TCMB’nin faiz artırma kararı, piyasa beklentilerine rağmen önemli sinyaller veriyor. Dış varlıkların azalması ve iç talebin güçlü seyri, bu durumu etkileyen başlıca unsurlar arasında yer alıyor. Bu yazıda, TCMB’nin son durumu ve döviz rezervlerindeki değişimlerin analizi yapılacak.
TCMB’nin faiz artırma kararı, piyasa beklentilerine ters düşse de, döviz rezervlerindeki düşüşü tersine çevirmek amacıyla alınmış olabilir. Bu bağlamda, TCMB’nin birinci önceliği döviz rezervlerini artırmak olarak öne çıkıyor. Ancak, güçlü iç talep görünümü de faizlerin yüksek seviyelerde tutulmasına olanak sağlıyor.
PPK toplantısı sonrası açıklanan bilanço verileri, TCMB’nin döviz satışı gerçekleştirdiğini gösteriyor. Bu durum, piyasa ile yapılan döviz işlemlerinin etkisini artırıyor. TCMB’nin dış varlıklarındaki değişim, swap işlemleri ve kamu döviz mevduatları gibi kalemlerden etkileniyor. Bu nedenle, döviz rezervlerindeki dalgalanmalar, TCMB’nin faiz politikası üzerinde doğrudan etkili oluyor.
18 Nisan haftasında TCMB’nin dış varlıklarının 0.6 milyar dolar azaldığı görülüyor. Bu azalma, bankaların zorunlu karşılık ve teminat depo kapsamında tuttukları dövizlerin düşmesiyle gerçekleşti. Ancak, yurtiçi bankalarla yapılan swap hacminin artması, net rezervi sınırlı ölçüde olumlu etkiledi.
Aynı dönemde, altın fiyatlarındaki yükselişin net rezervlere 2.2 milyar dolarlık katkı sağladığı tahmin ediliyor. Kamunun döviz mevduatındaki artış ise döviz cinsi tahvil ihracı nedeniyle gerçekleşti. Bu durum, TCMB’nin döviz satışı yapma isteğini artırıyor.
TCMB, PPK sonrası sınırlı miktarda yüzde 46 faizle bankaları fonlamaya başlamış olsa da, piyasadaki TL likidite ihtiyacını karşılamada yetersiz kalıyor. PPK’dan sonraki günlerde açılan repo ihaleleri, faiz oranlarının yükselmesine neden oldu. Bu durum, piyasa dinamiklerini etkileyen önemli bir faktör olarak öne çıkıyor.
TCMB’nin döviz satışını artırması, piyasa üzerinde olumlu bir etki yaratabilir. Piyasa, TCMB’ye döviz sattığında karşılığında TL likiditesi elde edeceğinden, kısa vadeli faizler düşebilir. Ancak, döviz alışına başlanamazsa, TL likiditesi sıkışık kalacak ve faiz oranları yüksek seviyelerde kalmaya devam edecektir.
TCMB’nin faiz artırma kararı, döviz rezervlerindeki değişimlerle doğrudan ilişkilidir. İç talebin güçlü seyri, TCMB’nin politika faizini yüksek seviyelerde tutmasına olanak sağlıyor. Ancak, döviz satışı yapılmadığı takdirde, faiz oranlarının yüksek kalması bekleniyor.
Bu durum, döviz piyasası açısından bir tür ‘otomatik stabilizatör’ işlevi görecektir. TCMB’nin gelecekteki politikaları, piyasa dinamiklerini etkilemeye devam edecek ve döviz rezervlerinin durumu, faiz oranları üzerinde belirleyici bir faktör olmaya devam edecektir.